Major Otohemoterapi, medikal ozon gazının kullanıldığı en yaygın, en etkili ve en sistemik ozon tedavisi yöntemlerinden biri olup, kişinin kendi kanının (oto-hemo) terapötik bir ajan olarak kullanılması prensibine dayanır. Bu prosedürde, hastadan steril bir ortamda ve özel bir set aracılığıyla belirli bir miktar kan alınır, bu kan medikal derecede saf ozon gazı ile tam olarak belirlenmiş dozlarda karıştırılır ve ardından aynı damar yoluyla kişiye geri verilir. Bu basit gibi görünen işlem, aslında vücutta bir dizi biyokimyasal reaksiyonu tetikleyen, hücresel düzeyde bir canlanma ve dengeleme sağlayan son derece güçlü bir biyolojik uyarım tedavisidir.

Major Otohemoterapi, doğrudan bir hastalığı “iyileştirmek” yerine, vücudun kendi içsel iyileşme mekanizmalarını, antioksidan savunma sistemlerini, bağışıklık yanıtını ve oksijen metabolizmasını optimize ederek, bedenin hastalıklarla daha etkin bir şekilde mücadele etmesine ve genel sağlık halini (well-being) en üst düzeye çıkarmasına yardımcı olur. Kronik yorgunluktan dolaşım bozukluklarına, bağışıklık sistemi düzensizliklerinden anti-aging (yaşlanma karşıtı) uygulamalara kadar çok geniş bir yelpazede destekleyici bir tedavi olarak kullanılan bu yöntem, modern tıbbın bütünsel ve fonksiyonel yaklaşımlarının en parlak örneklerinden biridir.

İstanbul gibi yaşam temposunun yüksek, stres seviyesinin yoğun olduğu bir metropolde, vücudun direncini artırmak ve hücresel sağlığı korumak büyük önem taşır. Etiler’de bulunan kliniğimizde, Dr. Selin Zehra Uçar’ın akademik titizliği ve her hastasının bireysel sağlık hikayesine gösterdiği derin empati ile, kişiye özel olarak planlanan Major Otohemoterapi seansları aracılığıyla, bedeninize hak ettiği desteği ve enerjiyi geri kazandırmayı hedefliyoruz.

Hücresel Yenilenmenin Anahtarı: Major Otohemoterapi Nedir ve Nasıl Çalışır?

Major Otohemoterapi, medikal ozonun (O3) sistemik olarak, yani tüm vücudu etkileyecek şekilde uygulandığı bir ozon tedavisi yöntemidir. Adındaki “major” kelimesi, tedavinin etkisinin lokal (küçük) uygulamaların aksine, genel ve kapsamlı olmasından gelir. “Otohemoterapi” ise kişinin kendi kanının (oto: kendi, hemo: kan) tedavi (terapi) amacıyla kullanılmasını ifade eder.

Bu prosedür, vücudun doğal biyolojisine saygı duyan ve onu uyaran zarif bir yöntemdir. İşlemin temel mantığı, kontrollü ve ölçülü bir oksidatif stresi terapötik bir sinyale dönüştürmektir. Sanılanın aksine, Major Otohemoterapi sırasında vücuda doğrudan saf ozon gazı verilmez. Bunun yerine, yaklaşık 100-150 ml kadar kan, ozona dayanıklı özel bir vakumlu şişeye alınır.

Bu kan, medikal bir ozon jeneratöründe üretilen ve oksijen (O2) ile ozonun (O3) bir karışımı olan gazla, hekim tarafından hastanın durumuna göre belirlenmiş çok hassas bir dozda (konsantrasyonda) karıştırılır. Ozon, son derece reaktif bir molekül olduğu için kanın plazma ve hücre zarları ile saniyeler içinde reaksiyona girer. Bu reaksiyon sonucunda ozonun kendisi anında tükenir ve yerine bir dizi “ozonit” adı verilen haberci molekül oluşur. Bunlar arasında reaktif oksijen türleri (ROS) ve lipid oksidasyon ürünleri (LOPs) bulunur.

İşte tedavinin tüm biyolojik etkilerini başlatan bu ikincil habercilerdir. Ozonlanmış kan, damar yoluyla vücuda geri verildiğinde, bu haberciler tüm vücuda yayılarak adeta bir “şelale reaksiyonu” başlatır.

Bu reaksiyonların en önemlisi, vücudun antioksidan savunma sisteminin uyarılmasıdır. Vücut, ozonitlerin yarattığı bu hafif ve geçici oksidatif stresi bir “tehdit” olarak algılar ve buna karşı kendi savunma mekanizmalarını güçlendirir. Süperoksit dismutaz (SOD), katalaz ve glutatyon peroksidaz gibi vücudun en güçlü antioksidan enzimlerinin üretimi artar. Bu durum, vücudu sadece tedavinin yarattığı geçici strese karşı değil, aynı zamanda günlük hayatta maruz kaldığımız sigara dumanı, hava kirliliği, kötü beslenme gibi faktörlerin neden olduğu kronik ve zararlı oksidatif strese karşı da çok daha dirençli hale getirir.

Bu, adeta vücudun bağışıklık sistemine bir “tatbikat” yaptırmak gibidir. İkinci önemli etki, oksijen metabolizması üzerindedir. Major Otohemoterapi, kırmızı kan hücrelerinin (alyuvarların) oksijen taşıma kapasitesini ve dokulara oksijen bırakma yeteneğini artırır. Alyuvarların zarlarının esnekliğini artırarak en ince kılcal damarlardan bile daha kolay geçmelerini sağlar.

Bu, özellikle dolaşım bozukluğu olan, diyabetik ayak yarası riski taşıyan veya kronik iskemik (kansızlığa bağlı) ağrıları olan hastalar için hayati bir iyileşme sağlar. Dokulara daha fazla oksijen gitmesi, hücresel enerjinin (ATP) daha verimli üretilmesi ve tüm organ fonksiyonlarının iyileşmesi anlamına gelir.

Dr. Selin Zehra Uçar’ın İstanbul, Etiler’deki kliniğinde uyguladığı Major Otohemoterapi protokolleri, bu temel mekanizmalar üzerinden, bağışıklık sistemini modüle eder; zayıf bir bağışıklığı güçlendirirken, otoimmün hastalıklarda olduğu gibi aşırı aktif bir bağışıklığı dengeler. Ayrıca, güçlü anti-enflamatuar etkiler göstererek kronik iltihaplanma ile seyreden birçok hastalığın semptomlarının hafiflemesine yardımcı olur.

Bu çok yönlü etki mekanizması, Major Otohemoterapi‘yi modern tıbbın en değerli destekleyici tedavilerinden biri yapmaktadır.

Kimler İçin Uygundur? Major Otohemoterapi’nin Kullanım Alanları

Major Otohemoterapi, vücudun genel fonksiyonlarını sistemik düzeyde iyileştirme ve dengeleme yeteneği sayesinde son derece geniş bir kullanım alanına sahiptir. Bu tedavi, belirli bir hastalığı hedef almaktan ziyade, vücudun genel sağlığını ve direncini artırarak birçok farklı durumda destekleyici bir rol oynar. Unutulmamalıdır ki, Major Otohemoterapi bir “her derde deva” mucizevi bir tedavi değil, modern tıp uygulamalarını tamamlayan, bilimsel temellere dayalı bir regülasyon (dengeleme) tıbbı yöntemidir.

Dr. Selin Zehra Uçar, İstanbul’daki kliniğinde, bu tedaviyi uygulamadan önce her hastanın detaylı tıbbi geçmişini alır, gerekli tahlilleri inceler ve tedavinin kişi için uygun ve güvenli olduğuna kanaat getirdikten sonra bir protokol oluşturur. Bu tedavinin en sık ve başarılı bir şekilde kullanıldığı alanların başında Bağışıklık Sistemi ile İlgili Durumlar gelir. Ozon tedavisi, güçlü bir immünomodülatör, yani bağışıklık sistemi düzenleyicisidir. Düşük dozlarda uygulandığında, bağışıklık sistemini uyararak özellikle kronik enfeksiyonlara (tekrarlayan üst solunum yolu enfeksiyonları, idrar yolu enfeksiyonları, herpes, zona gibi viral enfeksiyonlar) karşı vücut direncini artırır.

Öte yandan, daha yüksek dozlarda uygulandığında, aşırı aktif bağışıklık sistemini baskılayıcı bir etki gösterebilir. Bu özelliği sayesinde, Romatoid Artrit, Multipl Skleroz (MS), Ülseratif Kolit ve Crohn gibi otoimmün hastalıkların seyrinde, standart tedavilere ek olarak semptomların hafifletilmesine ve hastanın yaşam kalitesinin artırılmasına yardımcı olabilir.

Bir diğer önemli kullanım alanı Dolaşım Bozukluklarıdır. Major Otohemoterapi, kanın akışkanlığını (reoloji) iyileştirir, alyuvarların esnekliğini ve oksijen taşıma kapasitesini artırır. Bu etkileri sayesinde, periferik arter hastalığı (bacak damarlarında tıkanıklık), iskemik kalp hastalığı ve serebral dolaşım bozuklukları (beyin kanlanmasının azalması) gibi durumlarda dokulara daha fazla oksijen gitmesini sağlar.

Özellikle diyabet hastalarında görülen ve iyileşmeyen diyabetik ayak yaralarının tedavisinde, doku oksijenasyonunu artırarak ve enfeksiyonu kontrol altına alarak standart yara bakımına çok değerli bir destek sunar. İstanbul gibi yoğun ve stresli bir yaşamın hakim olduğu yerlerde sıkça rastlanan Kronik Yorgunluk Sendromu ve Fibromiyalji de Major Otohemoterapi‘nin fayda sağladığı durumlardır. Bu hastalıklarda genellikle mitokondriyal fonksiyon bozukluğu ve kronik enflamasyon mevcuttur.

Ozon, mitokondrilerin daha verimli enerji (ATP) üretmesini sağlayarak ve anti-enflamatuar etki göstererek hastaların enerji seviyelerinde artış, ağrılarında azalma ve genel yaşam kalitelerinde iyileşme sağlayabilir. Anti-Aging ve Genel Sağlığın Korunması (Well-being) amacıyla da otohemoterapi sıkça tercih edilmektedir. Vücudun antioksidan kapasitesini artırması, detoksifikasyon süreçlerini desteklemesi ve hücresel yenilenmeyi teşvik etmesi sayesinde, yaşlanma sürecinin yavaşlatılmasına, cildin kalitesinin artmasına ve kişinin kendini daha enerjik ve zinde hissetmesine yardımcı olur.

Etiler’de, sağlıklı yaşam ve önleyici tıp bilincine sahip bireyler, düzenli Major Otohemoterapi kürleri ile vücutlarını modern yaşamın getirdiği yıpratıcı etkilere karşı korumaktadır. Ayrıca, sporcu performansını artırma, alerjik durumları hafifletme ve kanser tedavilerine (kemoterapi/radyoterapi) destek olarak yan etkileri azaltma gibi alanlarda da kullanımı giderek yaygınlaşmaktadır.

Bir Seanslık Sağlık Yatırımı: Major Otohemoterapi Nasıl Uygulanır?

Major Otohemoterapi seansı, dışarıdan bakıldığında basit bir kan alma ve verme işlemi gibi görünse de, her adımı hassasiyet, uzmanlık ve sterilite gerektiren dikkatli bir medikal prosedürdür. Dr. Selin Zehra Uçar’ın İstanbul, Etiler’deki kliniğinde, bu süreç uluslararası standartlara ve protokollere uygun olarak, hastanın güvenliği ve konforu en ön planda tutularak gerçekleştirilir. Bu sağlık yatırımının nasıl yapıldığını adım adım inceleyelim.

Hazırlık ve Konsültasyon: Güvenli Bir Başlangıç

Her şeyden önce, tedaviye uygunluğunuzun belirlendiği detaylı bir hekim görüşmesi yapılır. Dr. Selin Zehra Uçar, kronik hastalıklarınız, kullandığınız ilaçlar, alerjileriniz ve genel sağlık durumunuz hakkında sizden kapsamlı bilgi alır.

Özellikle kan sulandırıcı ilaç kullanımı, kontrolsüz hipertiroidi, ciddi kalp yetmezliği veya G6PD enzim eksikliği (favizm) gibi ozon tedavisi için kontrendikasyon (uygulanmaması gereken durum) oluşturan durumlar sorgulanır. Gerekli görüldüğü takdirde bazı temel kan tahlilleri istenebilir. Bu ilk görüşme, sadece tıbbi bir sorgulama değil, aynı zamanda tedavi süreci, beklentiler ve olası etkiler hakkında bilgilendirildiğiniz, tüm sorularınızı sorabildiğiniz bir güven oluşturma seansıdır.

Tedaviye karar verildiğinde, seans için randevunuz oluşturulur. Seans öncesi özel bir hazırlık yapmanız genellikle gerekmez, ancak seansa tok karnına gelmeniz ve öncesinde bol su içmeniz önerilir.

Uygulama: Steril ve Kontrollü Bir Prosedür

Seans günü, rahat bir koltuğa veya tedavi yatağına alınırsınız. Hemşire veya hekim, genellikle kolunuzdaki uygun bir toplardamarı belirler. Tıpkı standart kan bağışında olduğu gibi, bölge antiseptik bir solüsyonla dikkatlice temizlenir ve steril bir iğne ile damar yolu açılır. Bu iğne, ucunda özel bir set bulunan, ozona dayanıklı materyalden yapılmış vakumlu bir cam şişeye bağlıdır.

Yerçekimi ve şişenin vakum etkisiyle, yaklaşık 100-150 ml kanınız (miktarı kilonuza ve durumunuza göre ayarlanır) yavaşça şişenin içine dolar. Bu işlem yaklaşık 5-10 dakika sürer ve ağrısızdır. Yeterli miktarda kan alındıktan sonra, kan akışı durdurulur ve iğne damarda kalırken şişe setten ayrılır. Ardından, medikal ozon jeneratörü kullanılarak, sizin için önceden belirlenmiş dozda ve konsantrasyonda ozon-oksijen gazı karışımı üretilir. Bu gaz, bir enjektör yardımıyla kan dolu şişenin içine verilir.

Şişe, kan ile gazın tam olarak karışmasını sağlamak için yaklaşık 30-60 saniye boyunca yavaşça alt üst edilir. Bu sırada kanın renginin, oksijenle zenginleştiği için parlak kırmızı bir renge döndüğünü gözlemleyebilirsiniz. Bu karıştırma işlemi sırasında, ozonun tamamı kan bileşenleriyle reaksiyona girer ve otohemoterapi‘nin terapötik etkilerini yaratan ozonitler oluşur.

Artık ozonlanmış ve aktive edilmiş olan kanınız, aynı damar yolundan, bir serum seti aracılığıyla yavaşça vücudunuza geri verilir. Bu işlem de yaklaşık 10-15 dakika sürer. Tüm prosedür, hazırlık dahil olmak üzere toplamda 30 ila 45 dakika arasında tamamlanır. İşlem boyunca uyanık ve rahat bir durumdasınızdır, kitap okuyabilir veya dinlenebilirsiniz.

Seans Sonrası ve Tedavi Kürü

Major Otohemoterapi seansı biter bitmez iğne damardan çıkarılır ve enjeksiyon noktasına küçük bir bant yapıştırılır. İşlem sonrası herhangi bir kısıtlama veya özel bir bakım gerekmez. Genellikle hemen günlük aktivitelerinize dönebilirsiniz. Hatta birçok kişi, seans sonrası kendini daha enerjik ve zinde hissettiğini rapor eder. Nadiren, bazı kişilerde tedavinin ilk saatlerinde hafif bir yorgunluk veya baş ağrısı gibi detoksifikasyon belirtileri görülebilir, bu durum bol su içerek kolayca atlatılır.

Major Otohemoterapi, genellikle tek seanslık bir uygulama değildir. Tedavinin tam faydalarını görebilmek ve kalıcı bir etki sağlamak için bir kür halinde uygulanması önerilir. Tedavi edilecek duruma bağlı olarak, haftada 1 veya 2 seans olmak üzere toplamda 10-12 seanslık bir başlangıç kürü planlanabilir. Örneğin, kronik bir hastalığın tedavisinde daha yoğun bir protokole ihtiyaç duyulurken, anti-aging veya genel sağlık desteği için daha seyrek seanslar yeterli olabilir.

Kür tamamlandıktan sonra, elde edilen kazanımları korumak amacıyla ayda bir veya birkaç ayda bir “hatırlatma” seansları yapılması tavsiye edilebilir. Bu, vücudun kazandığı direnci ve dengeyi sürdürmesine yardımcı olur. Unutmayın, Major Otohemoterapi, bedeninize yaptığınız bilinçli ve değerli bir yatırımdır; anlık bir çözümden çok, uzun vadeli bir sağlık ve zindelik stratejisidir.